19 Nisan 2024 Cuma 02:49:46

Fenomenweb.com

Günahlari Sifirlamak

Günahlari Sifirlamak

GÜNAHLARI SIFIRLAMAK

Şu bilinen bir gerçektir ki, hatasız ve günahsız bir kul olmaz; bu ise beşeri bir durumdur. Her insan mutlaka az çok, küçük büyük bir takım günahlara bulaşmıştır. Önemli olan bu işlenen günahlardan kurtulmayı becerebilmektir. Bu da tabi ki, her ne suretle işlenirse işlensin ve de hangi çeşit günah olursa olsun, onlardan nasûh tevbesiyle (yani bir daha o günahlara dönmemek üzere) tevbe edip pişman olmakla mümkün olabilir.

Önce şu hakikati bilmekte fayda vardır ki; insanların yaptığı işler günah, sevap ve mubah hükümlerinden hâli değildir. Yani bir kul olarak yaptığımız işlerin her biri ya sevaptır ya da günahtır. Bir de ne sevap ne de günah olan işler vardır ki, buna “mubah” denir. Hülasa, Allah’ın emrettiği şeyleri yapmak “sevap”tır ve karşılığında âhirette mükâfat görülecektir. Yine Rabbimizin “yapmayın” diye yasakladığı şeyleri işleyip yasağa uymamak “günah”tır, haramdır.

Bunun karşılığında ahirette cezaya çarptırılmak vardır. Bir de normalde yapmakla ve yapmamakla mes’ul olmadığımız şeyler vardır ki, hiçbir durumda sevap veya günah hükmü bulunmaz. Bir insanın normal olarak helâl gıdalar yemesi içmesi, yürümesi gezmesi, seyahat etmesi, helalinden alış-veriş yapması, vesaite binmesi... v.s. hep bunlar mubah hükmüne girer. İşte bir müslüman bu gerçekleri bilmesi gerekli olup lehinde ve aleyhinde olan hükümleri öğrenerek hayatına çeki düzen vermelidir.

Bütün bu hakikatlere rağmen insanlar kusur ve hatalardan, noksanlık ve günahlardan masûm olamaz. Mutlaka beşer olarak günah kirlerine bulaşır. Yüce Rabbimiz de, şirk hariç diğer bütün günahları dilediği kullarından bağışlayacağını bildirerek Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Allah, Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar...”(1) Ve yine bağışlanmakla ilgili olarak:
“Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”(2)
“Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır...”(3) buyurmuştur.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde:
“Eğer siz günah işlemeseniz, Allah Teâlâ başka mahluk yaratır, onlar isyan eder ve Allah Teâlâ onları mağfiret ederdi.” Diğer bir ifade ile “Sizi giderir (yani yok eder), başka mahlûk yaratır, onlar isyan eder ve onları mağfiret ederdi. Çünkü O, fazlası ile mağfiret edici ve büyük rahmet sahibidir.”(4) buyurmaktadır.

Umumî af hakkında da Efendimiz (s.a.v.):
“Allah Teâlâ kıyamet günü, kimsenin hatırına gelmeyecek şekilde büyük bir umûmi af ilân edecek, hatta şeytan bile bu aftan kendisine bir şey isâbet eder mi diye ümitlenecektir.”(5) buyurmuştur.
Bu Kur’ânî ve Nebevî hakikatler, insanların hem ümit ve hem de korku içersinde yaşamaları gerektiğini vurgulamaktadır. İşin aslını dile getirecek olursak: Yüce Rabbimiz her şeyi yerli yerince takdir edip yaratmıştır. O’nun sonsuz sıfatları, semavât ve arzda ve tüm âlemlerde kesintisiz olarak her an tecellî etmektedir.

Şimdi biz Yüce Rabbimizin lütf-u keremine sağınarak, O’nun eşsiz ve sonsuz rahmetine mazhar olmanın hazzına değinmiş olacağız. Her müslüman kul ister ki, işlediği günahlar bağışlansın ve kul haklarından da kurtularak hesap-kitap görmeden Cennet’in üst düzey makam ve köşklerine kavuşmuş olsun. Ama nasıl ve hangi ihlaslı amelle bu üstün dereceye ulaşılacak? Bu durumda insan yüce dinimizin kurallarını çok iyi bilmeli, ayet ve hadis-i şerifleri yeteri kadar detaylıca incelemelidir.

Bu önemli hususlarla ilgili âyet ve hadisler pek çoktur. Meselâ Peygamberimiz:
“Kim Allah için hacceder de hac esnasında cimada bulunmaz ve fısk u fücûr işlemezse, anadan doğduğu gündeki gibi (tertemiz olarak) döner, (ancak kul hakkı hariç)”(6)

“Ramazan ayında inanarak, sevabını Allah’tan bekleyerek oruç tutan kimsenin (kul hakkı hariç) geçmiş günahları yarlıganır (yani bağışlanır.)(7)

“Ashab-ı Kiram’dan Katâde b. Numan diyor ki: Rasülullah (s.a.v.)’den duydum, şöyle buyuruyordu:
“Arafe günü oruç tutan kimsenin geçmiş ve gelecek senenin (kul hakkı hariç) küçük günahları mağfiret olunur.”(8)

Bir başka hadis-i şeriflerinde Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz: “her kim ramazanın şeref ve faziletine inanarak ve halis bir niyetle Allah’ın rdızasını umarak gecelerini ihya eder, teravih namazını kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.”(9)
“Her kim Kadir Gecesini, inanarak ve Allah’ın rızasını gözeterek teravih ile ihya ederse Cenab-ı Hak onun geçmiş günahlarını bağışlar.”Bir de i’tikaf ibadetinin mükâfatına değinerek şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse imanlı bir gönülle ve sevabına nail olmak arzusuyla i’tikâf ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”(11)

Evet! Bu ve benzeri bir çok hadis-i şeriflerden ve bazı âyet-i kerimelerden anlaşılacağı üzere bir mü’min gerçek manada hakiki imana sahip olarak hayatını İslam’a göre tanzim ederse, günahlarını sıfırlaması ümid edilebilir. Bu da tabi ki Allah’ın lût-u keremi sayesinde gerçekleşir.
Cabir b. Abdullah şöyle anlatmıştır:

“Kıyamet günü hesapsız Cennet’e girecekler, iyiliği kötülüklerinden çok olanlardır. Sevap ve günahı beraber olanlar ise kolay hesap verecek ve sonra Cennet’e gireceklerdir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in şefaati ise günahı ağır gelenleredir.”

Amr b. el-Hazm şöyle anlatıyor: “Rasûl-i Ekrem üç gün bize yaklaşmadı. Yalnız farz namazları kıldırır ve hemen çekilip giderdi. Dördüncü gün olunca Resûl-i Ekrem’in yanına vardık ve:

“Ya Rasûlallah, niçin bizden ayrıldın? Bir şey mi oldu” diye şüphelendik, dedik. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.): “Hayırdan başka bir şey olmadı. Zira Rabbim Bana ümmetimden yetmiş bin kişinin hesapsız Cennet’e gireceğini va’detti. (Bu sayı bana az geldi ve) bu üç gün içinde bu sayının artırılmasını Rabbimden istedim. Rabbimi kerem ve sahâvet sahibi buldum. Yetmiş bin kişinin her biri için yetmiş bin kişi daha bana verdi. Ben de: “Ya Rabbi! Benim ümmetim bu kadar çok mu? diye sordum. Allah Teâlâ: “Bedevilerle bu sayıyı tamamlarım” buyurdu.”(12)

Şimdi biz bu hakikatler ışığında, devamlı ve ebedî yaşama yeri olan Cennet-i Â’lâ’nın göz kamaştıran câzip ve son derece güzel ni’metlerine nasıl heves edip hazırlanmayız? Bu, en büyük kaybımız olmaz mı hiç? Akıllı insan: ahiretini düşünen ve oraya ait hazırlığını yapmaya gayret eden kimsedir, diyen Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, bu ibret verici ifadeleriyle, bizleri ahiret hayatına ve Cennet’e özendirmekte olduğunu daima aklımızda tutmalıyız.

Yoksa geçici dünya hayatının fâni ve basit güzelliklerine aldanarak, âhirette Cennette ebeî ve son derece güzel ni’metlerini kaybetmiş oluruz. Yüce Rabbimiz üst düzey Cennet makamlarını kazandıracak ilim, irfân ve salih amel işlemeyi bizlere nasibeylesin. (Âmin).

DİPNOTLAR

1- Nisâ Suresi: 4/48.
2- Nisa Suresi: 4/31.
3- Necm Suresi: 53/32.
4- Müslim.
5- İbn Ebi’d-Dünya. İbn Mes’uddan (r.a.)
6- Buhâri-Müslim.
7- Buhâri-Müslim.
8- İbn Mâce.
9- Buhâri-Müslim.
10- Buharî, Ahmed b. Hanbel. Nesei.
11- Hz. Aişe (r. anha) Camiu’s-Sağir.
12- Ahmed b. Hanbel ve Taberâni.

Hazır Web Sitesi

img

Abdullah ELDEN

Yorumlar

Ofisimo.com