Aile hayatının önemi
AİLE HAYATININ ÖNEMİ
Bilindiği üzere toplumun temelini aile oluşturur. Bir toplumun sağlıklı ve huzurlu olması, her şeyden önce aile yapısının sağlam olmasına bağlıdır. Aile fertleri arasındaki ilişkiler, karşılıklı sevgi, saygı, şefkat ve dayanışma gibi güzel değerler esas alınarak düzenlenirse; o aile uyum içinde ve mutlu olur. Hayatın ve birlikte olmanın verdiği haz birlikte yaşanır.
İnsan, hayatı boyunca yalnız yaşayabilen bir varlık değildir. İhtiyaçlarını karşılayabilmek için bir can yoldaşına muhtaçtır. Uyumlu bir eş, kadın için de, erkek için de, mutluluk ve güven kaynağıdır. Hayatın acı-tatlı günleri birlikte paylaşılır.
Evlilikte, fert ve toplum için sayısız fayda ve iyilikler vardır. Bunlar dünya hayatının mutluluğu ile ebedî hayatı kazanmaya vesile olan ilâhî nimetlerdir. Evlenmek, insanı haramdan uzaklaştırır. Nesli çoğaltır ve korur. Vatana, millete ve devlete güç kazandırır. Evlilik, ailenin temel taşıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) onu tavsiye etmiş, evlenerek bizlere örnek olmuşlardır. Bu hususta: “Ey gençler topluluğu! Kimin gücü yeterse evlensin. Çünkü evlilik, gözü, (haramdan) sakındırır ve iffeti en iyi şekilde korur...” buyurmuşlardır.
Ailevî birliktelik Allah Teâlâ\' nın insanoğluna ihsan ettiği en büyük emanet ve nimetlerden birisidir. Din ve dünya hayatı ancak yuva ile güzel ve düzenli olur. Aile ortamı olmadan dini hayatın tam manasıyla yaşandığını söylemek zor olur. Bekar insan noksandır. Eş olmadan dünya hayatı da güzel ve düzenli olmaz. Bu sebeple aile herkese hayır getiren mübarek, mahrem ve şerefli bir emanettir.
İlk yuva cennette kurulmuştur. Hz. Adem (a.s) ile Hz. Havva validemizin evlilikleri cennette olmuştur. Bu sebeple Allah için yapılan evlilikte, cennetten bir tat vardır.
Evlilik, dünyada cennetin bir numunesini yaşamak ve bir derece cennet hayatının tadını tatmaktır. Cennete girildiğinde yuvasız ve yalnız hiç kimse kalmayacak, herkes bir aile ortamında olacaktır.
Yuva, insanlık cemiyetinin temelidir. Evlilik, bu temeli Allah\' ın adıyla atmak ve insanlık şerefine uygun bir bina yapmaktır. Dünyada insanlık hayatı yuva üzerine kurulmuş ve aile düzenine göre şekillendirilmiştir.
Bütün dinlerde aile yuvası temel birimdir; insanlık binasının esasıdır. Aile olmadan, nesep korunmadan din yaşanamaz, hukuk uygulanamaz, hayatın bir manası olmaz.
Bunun için şu beş şey bütün dinlerin ortak hedefi olmuştur:
1-Canı korumak,
2-Aklı korumak,
3-Namusu ve aileyi korumak,
4-Nesli korumak,
5-Malı korumak.
Yüce Allah kullarına evlenmeyi ve yuva kurmayı emretmiştir. Çünkü erkek ve kadın fıtratı buna göre yaratılmıştır. Kulluk, fıtrata uyarak yapılınca güzel ve tamam olur. Yoksa din noksan yaşanır. Din noksan yaşanınca insan da noksan kalır. Kamil olmak için evlenmek, yuva kurmak, yuva hukukunu ayakta tutmak şarttır.
Evlenmek, bir insanlık görevidir. O, bütün peygamberlerin sünneti ile amel etmektir. Edep üzere kurulan bir yuva, insanın şahsına, ailesine ve bütün insanlığa bir hizmettir.
Hadis-i şerifte belirtildiği gibi yüce Allah cemiyette herkesi insanlık ve aile yuvasının bir işinden sorumlu tutmuştur.
İdareciler, yönettikleri halktan sorumludur.
Koca, ailesinin himaye ve terbiyesinden sorumludur.
Kadın, kocasının şeref ve nesebini korumaktan sorumludur.
Kısaca herkes insanlık ve aile yuvasının üstlendiği hizmetinden sorumludur.\"
Edep üzere kurulan yuvada iki türlü hayat vardır:
Birisi manevî hayattır. Bu, kalbin uyanması ve Allah\' a yönelmesidir. Bunun meyvesi ahirette cennet nimetleridir. Çünkü insan evlilik ile yuvada bir huzur bulur ve tat alır. Bu tadın hiç bitmemesini ister. Bu ise dünyada mümkün değildir. Ebedi tadın yeri ahirette cennettir. Kendisi seven ve ailesini düşünen kimse, dünya tadıyla yetinmeyip cennete yönelir. Oraya girişin sebebi iman, ibadet ve güzel ahlaktır. Bu durumda kul, kendisini cennet nimetlerine götürecek imana yapışır, ibadetlere yönelir, güzel ahlaka sarılır. Yuva bunun sebebi olur. Yuvadaki bu hikmet üzerinde çok ciddi düşünmelidir.
Evliliğin insana faydası sadece bu olsaydı, yine içine girmeye yeter ve zahmetini çekmeye değerdi.
Yuva ile bulunan diğer hayat, yeni nesil kazanmaktır. Nesil insanın bir şekilde kendi varlığını devam ettirmesidir. Nesil, malı değil manevi değerleri korumak, taşımak ve yaymak için lazımdır.
İslam ümmetinin çoğalması ve kuvvetlenmesi için evlenip yuva kurmak ayrı bir fazilettir. Bunun bir de ahiretteki netice ve müjdeleri vardır. Bu konuda Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur
“Evleniniz, çoğalınız; çünkü ben ahirette sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere övüneceğim”
“Rabbimiz! Bize eşlerimiz ve çocuklarımızdan gözümüzü aydın edecek nesiller ver ve bizleri takva yolunda gidenlerin rehberi yap” (Furkan 25/74) ayetinde yuvanın hedefleri gösterilmektedir. Bunlar, takva, terbiye, güzel nesil ve yeryüzünde hakkın şahitleri olmaktır.
Günümüzde insanlık cemiyeti böyle yuvaların özlemini çekmektedir.
Asıl Amaç
Evlilikle kurulan yuvanın asıl amacı, ilahi emre uyarak vazife görmektir. En önemli vazife, yuvadaki edep ve hukukları koruyarak Allah rızasına ulaşmaktır.
Bu temel vazifelerin başında erkek ile kadının haramdan korunması, birbiri ile kalp huzurunu yakalaması, bu huzurla güzel kulluğa koşması ve cemiyete iyi bir nesil yetiştirmesi gelir. Evlenmenin amacı, sadece erkek ve kadının cinsel duygularını tatmin etmekten ibaret değildir. Şehvet duygusu neslin devamı için bir araçtır.
Yuva, kâinata yayılan ilahî sevgiyi tatmaktır. Sevgi yüce Allah\' ın erkekle kadın arasına koyduğu bir rahmettir. Bütün yuvaları ayakta tutan, anne ile babayı kaynaştıran, onlara yuvanın yükünü taşıtan bu rahmet ve sevgidir.
Hadiste bu rahmet bir temsille şöyle anlatılır:
\"Yüce Allah rahmetini yüz parçaya böldü. Bir parçasını dünyadaki varlıklar arasında paylaştırdı.
Bunun tecellisini her varlıkta görebilirsiniz. Hayvanlarda bile. Hani, bir hayvan yavrusunu emzirirken incinmesin diye ayağını kaldırır ve rahatça emmesini sağlar ya; işte bu o rahmetin eseridir.
Bütün vahşi hayvanlar o rahmet ile yavrularına şefkat gösterir, onları korur, besler ve büyütür.
Yüce Allah kıyamet günü bu bir rahmeti doksan dokuz rahmeti ile birleştirip halka öyle rahmet eder.\" (Müslim)
Mutlu olmak bütün insanların tek arzusudur. Mutluluk fıtrata, cinse, nefse ve zevke göre değişse de hedef birdir; o da sevinmek ve huzurlu olmaktır.
İnsan için huzur gönülle bulunacak ve tadılacak bir şeydir. Huzur sebepleri her gönle göre değişir. Bir gönle acı veren şeyler, diğerine tat verebilir. Bir gönlün kaçtığı ve korktuğu şeylerle diğeri ünsiyet ve muhabbet edebilir. Bir gönlün sıhhat ve zenginlik içinde bulduğu huzuru, diğeri hastalık ve fakirlik halinde yakalayabilir. Huzura giden yollar, halkın fıtratları adedince farklıdır.
Yorumlar
Yorum Yaz