Şeyh Said ne için kavga verdi? Onu kim nasıl değerlendirdi?

Şeyh Said ne için kavga verdi? Onu kim nasıl değerlendirdi? Röportajlar

Åžeyh Said ne için kavga verdi? Onu kim nasıl deÄŸerlendirdi?

Tarih iki yüzü olan bir varlık/canlı olarak düÅŸünülecek olursa, ki onun da bir eceli/sonu olduÄŸunu akıldan ırak tutmamak kaydıyla, bulunduÄŸumuz konuma göre baktığımız yüz farklılık gösterecektir.
Oturanlardan saÄŸdaki Åžeyh Said

Adaletten bağımsız bakış her zaman fitneye sebebiyet vermiÅŸ, adaletin gücünden ziyade 'gücün adaleti' kendini hissettirmiÅŸtir. Varlık sebebimiz olan aziz İslam'ın tavsifiyle 'zulüm' olarak kodlanan bu davranış biçimi, sünnetullah gereÄŸi hakikatlerin sadece üstünü örtmekten öte herhangi bir iktidara sahip olamamıştır. Çünkü, Allah adildir ve adil olanı sever!

'Haziranda ölmek zor' mu?

Her haziranda ağırlığı daha da katmerleÅŸen bir sorumluluÄŸu taşıyoruz omuzlarımızda. Her ne kadar ÅŸair, 'Haziranda ölmek zor' dese de, yorgun tarih, bunun hayattan, kavgadan kaçanlar için zor olduÄŸunu; yoksa ÅŸerefli bir kavgaya adananlar için ölümün nasıl, nereden geleceÄŸi ve ne zaman olacağının hiç fark etmediÄŸini söylüyor. Ben, Åžeyh Said'den öÄŸrendim bunu.

Tercihi olmayan roller
Şeyh ve arkadaşları
(+)

1925 Haziran'ında Diyarbekir bir baÅŸkadır. Suriçi on yıllardır görmediÄŸi, hasret kaldığı yiÄŸitlik ve kahramanlığa hayran kalmıştır.

Müslümanların halifesiz kaldığı ilk zamanlar... Cihan harbinde Halife-i ruyi zemin için cihad edenler, harbin nihayetinde acı bir gerçekle karşılaşır: Dışarıdaki gavurlara karşı mücadele sürerken, içten pazarlıklı içeridekiler oyunu kurmuÅŸ ve rolleri dağıtmışlardır. Müslüman Kürtler'e, önce İslamlığı unutup “vatandaş” olmak, ardından da KürtlüÄŸü unutup dize gelen diÄŸer akvam gibi 'Türk' olmak, kendini Türk hissetmek biçilmiÅŸtir.

Tercihi olmayan rollerdir bunlar. Kimi savaşın yorgunluÄŸu ile boyun eÄŸerken buna, kimi boynunu ipe vermektedir. Ah ne güzeldir salına salına daraÄŸacına yürümekÂ… Ömer Muhtar gibi, kardeÅŸi Åžeyh Said gibi, İskilipli Mehmet Atıf gibiÂ…

Kıyam

Åžeyh Said erken doÄŸmuÅŸ bir erkek çocuÄŸunun babasıdır. Mart ayında planlanan kıyam, bölgede istenmeyen ÅŸeylerin olacağını sezen rejim tarafından yapılan bir tezgâhla 8 Åžubat'ta patlak verir. Kısa sürede tüm bölgeyi “İslamî Serhıldan” devingen bir kararlılıkla sarsar.Åžeyh Said

Kuzey Kürdistan'dan Orta Anadolu'ya doÄŸru -hatta Kayseri'deki bazı müslümanlar kıyama katılmak ve destek vermek amacıyla hazırlıklar yapar- geniÅŸlemeye baÅŸlayan “İslamî Serhıldan”, sistemin paniklemesine neden olur. Öyle ki Diyarbekir kuÅŸatılır.

Åžeyhin istediÄŸi önce bir Kürt hükümetinin kurulması ve bunun hemen akabinde -kıyamın da asıl amacı olan- halifeliÄŸin yeniden tesisidir. Hatta bunun için sultan II. Abdulhamid'in oÄŸullarından birinin hükümetin başında olması bile teklif edilir. İşte burası dananın kuyruÄŸunun koptuÄŸu yerdir. Åžöyle ki, kıyam, salt Kürtçü bir ayaklanmanın ötesinde tüm kutsalları aÅŸağılanan, bunun yanında kavmî olarak da asimilasyona tâbi tutulan insanların tek seçeneÄŸidir.

Ve ardından Fransa'nın denetiminde olan topraklardan sayıları on binleri bulan askerlerin geçme izni de dâhil, içte ve dışta birçok siyasî/politik manevralarla kıyam, sistemin 'kıyım'ına dönüÅŸür. Kıyam öncesi alevi-kızılbaÅŸ Kürtler'e de haber salan Åžeyh Said'e olumsuz cevap veren kızılbaÅŸları sistem tabii ki unutmayacaktır. Zamanı geldiÄŸinde sisteme boyun eÄŸmeyen herkes sisteme boynunu verecektir, Seyit Rıza gibi.

Cellat niÅŸangâhlar aynasındasın

Sistemin, tüm imkânlarını seferber ederek üzerine çullanmasıyla Hani ve Palu arasına sıkışan kıyamcılar bu kuÅŸatmayı da yarar. Fakat Cibran reisinin ihaneti ve –aynı zamanda Åžeyh'in damadı da olan- Yüzbaşı Kasım'ın ihbarı sonucu 14 Nisan'da Murat nehrini geçerlerken tutsak edilirler:

seher vakti leylim leylim

cellat niÅŸangâhlar aynasındasın

oy sevmiÅŸem ben seniÂ…

Åžeyh SaidKürdistan Kerbelası'nda bir Huseyn

26 Haziran 1925, Diyarbekir. Hazreti fahri kâinat Efendimiz (as)'in biricik torunu, nazenin bedenli Hüseyin'e kıyan yezitler, asırlar boyunca döktükleri kanlara doymamış olacak. Åžimdi Kerbela Bâbil'de deÄŸil Kürdistan'dadır.

Gece karanlığında kefeni mücadelesi gibi ışımaktadır. Yüzünde ne bir korku ifadesi ne de yılgınlık belirtisi vardır. Zira O, elinden geleni yaptığını fakat muvaffak olamadığını söylemiÅŸti. Asıl olan zulme rıza göstermemek, kendinden sonraki nesillere namusun, ÅŸerefin ve izzetin ne olduÄŸunu göstererek miras bırakmaktır.

Sehpaya başı dik olarak yürür. Son Saat gazetesinin özel muhabirinin hatıra olsun diye uzattığı deftere kimin ardısıra gittiÄŸini belirten bir cümle yazar. Mekkeli müÅŸrikler tarafından asılmadan önce, “EÄŸer Allah ve din (İslam) için kavga vermiÅŸsem, basit dallarda asılmaktan perva etmem!” diyen ÅŸehit sahabi Hubeyb'in bu sözlerini beyit ÅŸeklinde Arapça yazar.

Mütevekkildir, çünkü o Ömer Muhtar gibi cellâtlarından daha çok yaÅŸayacaktır.

bu söz üzere

boynumuzu ipe

sakalımızı yele

başımızı göÄŸe verdik. (Arif Ay)

Åžehidin ailesiyle olan son diyalogu

Åžeyh Said hazırlığını yapar ve evden çıkacağı zaman hanımı ona ÅŸöyle der: “Sen bizi kime bırakıp gidiyorsun?” Bu soru karşısında Åžeyh Said tarihî cevabını ÅŸöyle verir:

“EÄŸer ben ve bu bastonum yalnız da kalsak ben yine bu kafirlere karşı çıkacağım. Ne ben Hz. Hüseyin'den daha deÄŸerliyim, ne de benim ailem onun ailesinden daha kıymetlidir. EÄŸer ben bu kafirlere karşı çıkmazsam zebaniler sarığımdan tutup beni cehenneme atarlar, siz o zaman bana yardım edebilecek misiniz? Onlar bana demezler mi, 'ey Said, Allah o kadar mal mülk verdi sana. Sen Allah için ne yaptın?' Bunlar Allah'ın emirlerini ayaklar altına almışlar. Evet, ben cihada baÅŸladım ve korkanlar, cihat edemeyecekler, hastalar gelmesinler. Bu yol korkakların yolu deÄŸildir!”

KardeÅŸi Bahaddin ona ÅŸöyle der: “AÄŸabey sen biliyorsun, Kürt halkı bilgi yönünden pek geliÅŸkin deÄŸil. Sen baÅŸaramazsın.” Åžeyh Said'in cevabı takdire ÅŸayandır: “Bahaddin, Bahaddin! Hiç merak etme, ben Amed'e asılacağım, sen de Kur'an'ın üzerinde ÅŸehit düÅŸeceksin.”

Laikler gibi bazı müslümanlar da müfteri
Åžeyh Said
(+)

İlginç bir hafızamız var. Celladına gülümserken fotoÄŸraf çekenlerden ziyade cellaâdına sığınanların sesi çıkmaz. Türkiye Cumhuriyeti'ni “dini İslam olan bir devlet” olarak kuranların çoÄŸu süreç içerisinde tasfiye edilir. Tasfiyeyi gerçekleÅŸtiren kadro, tarihi, hevâsına göre yazdırtmayı da unutmaz. Yaldızlı yalanlar çarşısı olan tarih kitapları iftiradan geçilmez durumda.

Bu zevat göre Åžeyh Said kıyamı ulusalcı-milliyetçi bir ayaklanmadır, üstelik düÅŸman İngilizlerin de ayaklanmada parmakları vardır. DiÄŸer taraftan ise bir kısım dindarlar da bu retoriÄŸe teslim olmaktadır. 'Fâsık'ın verdiÄŸi haberi araÅŸtırmadan inanmanın ötesinde, zalimin deÄŸirmenine su taşıyan bu söylem, 'celladına âşık olma'nın ruh halini yansıtır. Aziz ÅŸehidi milliyetçi bir kimlik ile tanıtmak, birçok yerde kıyama kalkmanın yanlışlığı olarak da lanse edilmektedir.

Said Nursi ne demiÅŸti?

Risale-i Nur külliyatındaki  'Kürt, Kürdistan' vb. bölücü(!)  birçok kelimeyi/kavramı risaleden çıkaran, hatta bununla da yetinmeyerek üstada demediÄŸi ÅŸeyleri dedirten bir gürûh da var kıyam karşısında.

Sâid Nursi hazretlerine iftira atan zevatın elinde güya üstadın kıyama karşı olduÄŸuna delil olan bir mektup mevcutmuÅŸ. Oysa hadis usulünden tedris ettiÄŸimiz, cerh ve tadil ile inceleme yaptığımızda bu haberin bir iftira olduÄŸu ortaya çıkıyor. Ve mezkûr mektup hiçbir ÅŸekilde üstad Bediüzzaman'a ulaÅŸamıyor.

Şeyh SaidYapılmayacak hatalar

Bahsi geçen mektupta veya bu konu ne zaman gündeme gelse hemen üstadın ÅŸu sözleri(!) ezberden okunur: “Dedeleri asırlarca İslam'ın bayraktarlığını yapmış bir kavmin torunlarına kılıç çekilmez!” Oysa bu cümlede öyle hatalar var ki, deÄŸil üstad, azıcık medrese eÄŸitimi alan hiç kimse tarafından bu hatalar yapılmaz. Bu hataları ilim yolundaki tıfıllar yapar ancak.

Birinci hata, 'hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini keserim' diyen bir peygamberin varisi olan bir âlim, dedeleri İslam'ın bayraktarlığını yaptı diye hiç kimseyi ilahi tenfizden muaf tutamaz.

İkinci hata, her kim olursa olsun, Allah'a ve dinine savaÅŸ açanlarla Allah'ın istediÄŸi ÅŸekilde mücadele etmek gerekir. Allah'ın hükümlerine karşı bir hüküm icra etmek isteyenlere karşı çıkmak her müslüman için yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

Kimden yanayız?

Marksist-stalinist örgütün liderini, Åžeyh Said'in ÅŸehit edildiÄŸi gün müebbet hapse mahkum edenler, bununla PKK'nin Åžeyh Said'le aynı çizgide olduÄŸu imasını vermeye çalışıyor. Ya da Åžeyh Said'in PKK ile aynı çizgide olduÄŸunuÂ… Oysa biz biliyoruz ki bu söylem gerçekleri yansıtmanın ötesinde hakikati perdelemeyi amaçlıyor. Bundan da zulmü ve Allah'a isyanı besleyen milliyetçilikler besleniyor.

Kullandığımız dil hangi tarafta olduÄŸumuzu gösteriyor: Allah'ın tarafı olan adaletten mi yanayız, yoksa sadece sanal bir örtü olan zulümden mi yanayız?

Bu soruya ne zaman adil bir cevap bulursak o zaman tüm sorunlarımız çözülecek. Zikrimiz de fikrimiz de bu olursa bilincimizi zaten Rabb'imiz düzeltecektir.

Ne demiÅŸti Pakdil Usta:

Hepsi de ayakta fikir zikir fikir

Yankısı bilince vitamindir gülüm (On İki Derece, YükseliÅŸ Kerbela, AteÅŸ!)

 

Makaleyi PaylaÅŸ

Konu Etiketleri Etiketler: etiket

Konu Hakkında Yorumlar

Yorum Bulunmamaktadır.

Sizde Konu Hakkında Yorum Yazın